Freud'a göre, zihnimizin büyük bir kısmı bilinçaltında saklıdır ve bu kısım, yaşamımızı yönlendiren gizli bir güç gibidir. Bilinçaltının işleyişini anlamak, onun üzerimizdeki etkilerini keşfetmek ve bu gücü bilinçli olarak kullanmak, yaşam kalitemizi önemli ölçüde artırabilir. Bilinçaltı, otomatik süreçlerimizi ve alışkanlıklarımızı yönetir. Örneğin, bisiklet sürmeyi öğrendiğimizde bilinçli olarak çaba gösteririz, ancak bir süre sonra bu beceri bilinçaltımıza yerleşir ve otomatik hale gelir. Benzer şekilde, duygusal tepkilerimiz ve kararlarımız da çoğunlukla bilinçaltımız tarafından şekillendirilir. Bir çocuk, anne-babasının sürekli kavga ettiği bir evde büyüdüğünde, bu durum onun ilişkilerde güvensizlik yaşamasına neden olabilir. Bu bilinçaltında yer etmiş bir tepkidir ve yetişkinlikte, benzer durumlarla karşılaştığında aynı tepkileri otomatik olarak gösterebilir.
Tutarsız disiplin uygulamaları da çocukların kuralları ve sınırları anlamalarını zorlaştırır. Bir gün kabul edilen davranışların ertesi gün cezalandırılması, çocuklarda kafa karışıklığına yol açabilir ve disiplinin etkisini azaltabilir. Bu nedenle, ebeveynlerin disiplin konusunda net ve tutarlı olmaları, çocukların güvenli bir ortamda sınırlarını bilmelerine yardımcı olur. Sürekli eleştiri ve az övgü ise çocukların özgüvenlerini zedeleyebilir. Eleştirinin fazla olduğu ve olumlu geri bildirimlerin eksik olduğu bir ortamda çocuklar, kendilerini yetersiz hissedebilir ve hata yapmaktan çekinebilirler. Ebeveynlerin çocuklarının olumlu davranışlarını fark edip takdir etmeleri ve yapıcı geri bildirimler vermeleri, çocukların kendilerini değerli hissetmelerine katkıda bulunur.
Sosyal karşılaştırmalar, çocukların kendilerini yetersiz hissetmesine ve özgüven sorunları yaşamasına neden olabilir. Çocukları başkalarıyla kıyaslamak, onların kendilerini değersiz hissetmelerine ve rekabet duygusuyla hareket etmelerine yol açabilir. Bunun yerine, ebeveynlerin çocuklarını sadece kendileriyle kıyaslamaları ve bireysel gelişimlerini desteklemeleri önemlidir.
Bilinçaltı, geçmiş deneyimlerimize ve duygusal tepkilerimize dayanarak davranışlarımızı şekillendirir. Örneğin, çocuklukta yaşanan travmatik bir olay, yetişkinlikte belirli durumlardan kaçınmamıza neden olabilir. Bir kişi, çocukken köpek tarafından ısırıldığında, yetişkinlikte köpeklere karşı aşırı korku ve kaçınma davranışları gösterebilir. Aynı şekilde bilinçaltında bastırılmış duygular ve düşünceler, zamanla psikolojik sorunlara yol açabilir. Örneğin, bastırılmış öfke, depresyon ve anksiyete gibi psikolojik bozukluklara yol açabilir. Bir kişi, bilinçaltında yaşadığı bir kayıp acısını bastırdığında, bu durum sürekli bir melankoli ve üzüntü hali olarak ortaya çıkabilir. Rüyalar, bilinçaltımızın bize gönderdiği mesajlar olarak görülebilir. Freud'a göre rüyalar, bastırılmış arzularımızı ve düşüncelerimizi yansıtır. Bu yüzden rüyalarımızı analiz etmek, bilinçaltımızı anlamamıza yardımcı olabilir. Örneğin, sürekli olarak düşme rüyası gören bir kişi, bilinçaltında bir güvensizlik veya kontrol kaybı hissi yaşıyor olabilir.
Bilinçaltının gücü, bazı psikolojik bozuklukların kökeninde de yatabilir. Örneğin, obsesif-kompulsif bozukluk (OKB) olan bir kişi, bilinçaltında derin bir kaygı veya korku taşıyor olabilir. Bu korkular, tekrarlayan davranışlar ve düşünceler şeklinde ortaya çıkabilir. Benzer şekilde, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) yaşayan bir kişi, bilinçaltında travmatik olayın izlerini taşır ve bu izler, belirli tetikleyicilerle yeniden ortaya çıkabilir.
Bilinçaltının gücünü kullanarak, hayatımızı daha tatmin edici ve dengeli hale getirebiliriz. Bilinçaltımızdaki olumsuz kalıpları değiştirmek ve pozitif düşünce biçimlerini benimsemek, genel yaşam kalitemizi artırabilir. Bilinçaltımızı keşfetmek ve onunla çalışmak, kişisel gelişim yolculuğumuzun önemli bir parçasıdır. Bu süreçte farkındalık, meditasyon, terapi ve pozitif düşünce pratiklerini kullanarak, bilinçaltımızın gücünü kendi yararımıza çevirebiliriz.
WhatsApp Destek Hattı